Geçen akşam yine annemin yoğun ısrarına dayanamayarak bir tanıdığın düğününe gittik. Küçücük bir köyün küçücük düğün salonu. Sandalyesini kapan en öne oturuyor. Ortada küçücük bir alan gelin bile sığamayacak. Misafiriz ya bir ilgi bir alaka... En öne sandalye ayarlanıyor hemen. Herkesin gözü üzerimizde, sonradan fark ediyorum ki eteğim bu ortam için biraz kısa. İlginç bakışların sebebi o. Kadınlar arasında bir muhabbet aman ne kalabalıkmış, takılar kesin çok olurmuş falan. Kalabalık gözükür tabi küçücük salon. Gelin de aksine kabarık mı kabarık bir gelinlik giymiş. Zorla çıkartıyorlar beni oynamaya kıpırdayamıyorum bile.Sıkılıp oturuyorum. Damadın arkadaşları çıkıyor oynamaya.Biri takılıyor gözüme anneme soruyorum tanıyor musun diye. Sormaz olaydım hemen arkada teyzeler bir konsey kuruyor, Bir araştırma münasip mi değil mi, uygun görülüyor iki dakika içinde.
Şaşırdılar tabi benden beklenmeyen bir davranış o yüzden bu fırsatı kaçırmak istemiyorlar. Annem mutlu hadi inşallah beğendin mi diyor. Beden eğitimi öğretmeniymiş, babası muhtarmış aman ne güzel statü sahibi :)Sürekli beni evlendirme çabasında. Arada bakıyorum farkettirmeden bir de ne göreyim parayı yalayıp damadın alnına yapıştırıyor ve yine yanıldığımı anlıyorum. Annem beğendi ya aman olur öyle şeyler içmiştir biraz diyor. Allahım nerdeyim ben, nerden geldim buraya içimi sıkıntı kaplıyor.Sanki daha önce hiç düğüne gitmemiş gibiyim. Birden kendimi oynarken buluyorum. Roman havası, çiftetelli... Ne çalıyorsa işte. seviyorum düğünleri :)