27 Kasım 2011 Pazar

NERDEYİM BEN :)

Geçen akşam yine annemin yoğun ısrarına dayanamayarak bir tanıdığın düğününe gittik. Küçücük bir köyün küçücük düğün salonu. Sandalyesini kapan en öne oturuyor. Ortada küçücük bir alan gelin bile sığamayacak. Misafiriz ya bir ilgi bir alaka... En öne sandalye ayarlanıyor hemen. Herkesin gözü üzerimizde, sonradan fark  ediyorum ki eteğim bu ortam için biraz kısa. İlginç bakışların sebebi o. Kadınlar arasında bir muhabbet aman ne kalabalıkmış, takılar kesin çok olurmuş falan. Kalabalık gözükür tabi küçücük salon. Gelin de aksine kabarık mı kabarık bir gelinlik giymiş. Zorla çıkartıyorlar beni oynamaya kıpırdayamıyorum bile.Sıkılıp oturuyorum. Damadın arkadaşları çıkıyor oynamaya.Biri takılıyor gözüme anneme soruyorum tanıyor musun diye. Sormaz olaydım hemen arkada teyzeler bir konsey kuruyor, Bir araştırma münasip mi değil mi, uygun görülüyor iki dakika içinde.
Şaşırdılar tabi benden beklenmeyen bir davranış o yüzden bu fırsatı kaçırmak istemiyorlar. Annem mutlu hadi inşallah beğendin mi diyor. Beden eğitimi öğretmeniymiş, babası muhtarmış aman ne güzel statü sahibi :)Sürekli beni evlendirme çabasında. Arada bakıyorum farkettirmeden bir de ne göreyim parayı yalayıp damadın alnına yapıştırıyor ve yine yanıldığımı anlıyorum. Annem beğendi ya aman olur öyle şeyler içmiştir biraz diyor. Allahım nerdeyim ben, nerden geldim buraya içimi sıkıntı kaplıyor.Sanki daha önce hiç düğüne gitmemiş gibiyim. Birden kendimi oynarken buluyorum. Roman havası, çiftetelli... Ne çalıyorsa işte. seviyorum düğünleri :)

20 Kasım 2011 Pazar

Hayat'ın Kendisi

Ben Hayat, küçücük dünyamda büyük umutlarla yaşayan biriyim. Hayallerim için çabalarken siz de benimle benim hayatımı okuyarak yaşayın istedim. Çiçeği saksıda, sigarayı dudakta, erkeği karşıdan severim. Hele zora bayılırım, kolay olan değersizdir bana göre...

14 Kasım 2011 Pazartesi

KENDİM YAPABİLİRİM

Hayatta başıma ne geldiyse dik kafalılığımdan geldi. "Herşeyi kendim yapabilirim, yapan nasıl yapıyor." diye düşündüm hep. Kendi ayaklarım üzerinde durabilirim,torpil olmadan bulabildiğim işle idare edebilirim. İşim her ne kadar eğitimime uygun olmasa da, liseyi zar zor bitirmiş kültür yoksunu, biraz geri kafalı birinden emir alıyor olsam da en azından işimi kendim buldum, kimseye ihtiyacım olmadan. Akrabalarımın bulduğu işleri reddettim hep. Kendim başaracağım çabalayarak, hakederek. Eğer işin kolayına kaçarsam bu kendime ihanet olur.
    Fakat şu "kendim yapabilirim" ilkemi abarttım sanırım geçen akşam. Birden kahküle meraklandım.
-Acaba saçımın önünü kestirsem nasıl olur? 
-Aman niye yakışmasın canım, yakışır.
-Ya güzel olmazsa.... falan filan kendimle kavgam yarım saat sürdü ve sonunda kendimi ikna ettim. Daha sonra kuaföre gitmeye ne gerek var kendim de yapabilirim dedim ve babamın traş bıçağını aldım elime. Biraz daha, biraz daha derken saçlarım önü kısacık kaldı, kuş gibi oldum. Saatlerce şekillendirmeye çalıştım ama olmadı. Güzelim dalgalı saçlarımın tüm havası yok oldu sanki. Ertesi gün işe yeni kahküllerimle gittim. Yanıma her gelenin yüz ifadesi değişti, güzel olmuş ama eski saçın çok daha güzeldi dedi herkes. Anladım ki saçım bok gibi. Şimdi ise saçlarım önde tokalı dolanıyorum.Minicik minicik çıkıyor, toka tutmuyor öndeki kısa saçlarımı. Ama yine de mutluyum  yapmasaydım içimde kalırdı.
   Bundan aldığım ders ise;
   -Bana herşey yakışmıyormuş,
   -ve insan bazen herşeyi kendi yapamıyormuş   :)

13 Kasım 2011 Pazar

KIRMIZI RUJUM BİLE KÜSMÜŞ BANA

     Bir kaç yıl öncesine kadar moralim bozulunca kırmızı ruj sürerdim, baktım olmadı bir güzel makyaj yapardım. Hayat şahane olurdu. Şimdi ise bildiklerim işe yaramıyor, kırmızı rujum bile küsmüş bana...
    Acaba hayatta çabuk yorulanlar çabuk mu ölür? Ben buna inandım hep içimde ve bu 
doğruysa çabuk öleceğim sanırım.
   Bugün işyerime bi demet çiçek geldi, hoşlanmadığım birinden. Daha sonra da art arda telefonuma mesajlar. Mesajlarına cevap vermeyince eşkiya gibi daldı içeri. " Dışarı çıkabilir misin, konuşalım." Cevap bile vermeden kedi gibi çıktım. Olay çıkmasını, rezil olmayı istemedim. 3 dakika bile yanında durmadan gönderdim. Ben sevdiğim ya da sevebileceğim birinin beni sevmesini istiyorum. Listenin bu kadar kabarık olmasını değil. Sanki eski sevgililerim, gizli hayranlarım anlaşmış, aynı zamanda bana musallat olmaya karar vermişler gibi. Telefonumda bir sürü yabancı numaranın mesajı var. Hiç biri hayalim değil. Nerdesin hayalim? Uğraştırma artık beni bu saçmalıklarla çık gel. Bak kırmızı rujum da küs bana. 
   Hayatım bom bok! Geçen hafta işyerime gelip bana asılan yakışıklının evli olduğunu öğrendim bu akşam gittiğim düğünde. Karısının yanında bile gözlerini benden ayırmayan bir sapık ve onun yüzünden eve erken dönmek zorunda kalan ben.
   İki gün önce canlı müzik dinlemeye gittiğimiz mekanda çalan Karizmatik Bodur'un nefret ettiğim çocukluk arkadaşımın sevgilisi olduğunu gördüm.

   Anlayacağınız tüm yakışıklılar bana haram, hiç bişey yapmadan olayları izlediğim halde. Bu olaylar bi işaret olabilir mi?

5 Kasım 2011 Cumartesi

"İDARE EDER" "MÜKEMMEL"




  Günlerdir aşkın mantıksız, gereksiz bir şey olduğuna inandırmaya çalışıyorum kendimi. Aşk olmadan da yaşayabileceğimi düşündüm. Peki ya neden bütün şarkılarda aşk, sevgi; bütün filmlerde ayrılıklar, kavuşmalar var. O zaman aşkın hayatımızda çok önemli bir yeri var. Anladım sonunda yalnız yapamayacağımı. Benim hayalimde beyaz atlı bir prens yok. Öyle havalarda uçmadım yani. Bu da idare eder diye düşündüm hep. Yine idare eder dediğim birine kaptırdım kendimi. O zaman idare ederdi, şimdi ise mükemmel benim için. Her ne kadar tüm dizileri, maçları takip ediyor olsa da, olsunnnnnnn. Bacakları da çarpık olabilir, sorun değil. Biraz da dişleri yamuk ama kalbi tertemiz, yüzündeki masum ifade bitiriyor beni. Onunla ömür boyu dizi izleyebilirim, maç da izleyebilirim.iddaa da oynarım yeterki yanımda olsun. İtiraf ediyorum sırf ona daha yakın olabilmek, muhabbet kurabilmek için iddaa oynamaya başladım. 
     Önemli bir sorun var hayatımda ' aşk üçgeni ' arkadaşı benden hoşlanıyor sanırım. Hep derim kolay olan değersizdir bana göre. Ama bu kadar da zor olmasaydı.
  Maymun iştahlı kalbimin üç gün sonra başkasına idare eder demesinden ve onu mükemmelleştirmesinden inan çok korkuyorum.......

1 Kasım 2011 Salı

KADIN OLMAK DÜNYADAKİ EN ZOR ŞEY Mİ?

Kadın olmak dünyadaki en zor şey mi, 
Kural1: Kadınlar gece yarısı sokakta olamaz, olursa orospudur mutlaka.


Kural2:Kadınların ne yapacağına ya kocaları ya babaları belirler, hayatın erkeklerin elindedir.


Kural3:Azıcık özgürlük muhabbeti yapsan, şaşırmışsındır özgürlük ve kadınlık birbirine zıt kelimelerdir.


Kural4:Aşık olsan bile içinde yaşa sakın belli etme, erkeğin açılmasını bekle eğer belli edersen canın başka şeyler istiyordur, kadın aşkı erkekten önce yaşayamaz, eğer sana aşık deilse sus ve kaderini yaşa.


     Ey hayatın tüm nimetlerinden faydalanan ve kadının hayatını zehir eden erkek; benim hayatımı şekillendirmeye ne hakkın var senin, benim senden ne farkım var onu söyle bana. Cinsel organınla gurur duymanı da baban öğretmedi mi sana. Sen sünnet oldun havandan geçilmedi, eğlenceler yapıldı hediyeler geldi. Tamam artık kimse tutamaz seni dünyayı sen yarattın, tüm kadınlar senin artık istediğini yapabilirsin onlara. Seni istemeyen naz yapıyor oldu, isteyen orospu oldu. Ama pardon istememek kimin haddine kuralları sen belirledin dimi.


   Peki ya ben regl oldum, saklamam lazım aman kimse duymasın, neden? hediye,eğlence benim neyime. Ben dünyanın en değerli varlığıyım farkında değil misin? ben olmasam senin ne değerin var, ben olmasam sen nasıl dünyaya gelip benim hayatımı cehenneme çevirebilirdin.


     Al işte cehenneme çevirdiğin dünyam senin olsun istediğini yaşa. Ama bana dokunma sakın gör o zaman dünyanın ne kadar boş olduğunu...